Gürani Doğan Web Sitesi


 Ana Sayfa

 Biyografi

 Kitaplar

 Zakirlik

 Söylenceler

 Linkler

 İletişim
 
Kamışlı Köyü

 
 

Söylenceler

Bu söylencelerin hiçbirini ben uydurmadım. Ya bir yerlerde okudum ya da birilerinden duydum. Bunların çoğu insanlar tarafından bilinir. Anonimdir. Bu anlamda herhangi bir kaynak göstermem olanaklı değil. Belki bazılarını duyduğum kişilerin adlarını ya da okuduğum kaynakları verebilirim. Ama tümü açısından yeterli olmayacağını biliyorum. Aslında bu tür söylenceleri herkes bir biçimde duymuş ya da okumuştur.

Ben bu söylencelerin çoğunu yaşlı insanların anlatımlarından toparladım. Onlar da başkalarından duyduklarını, çeşitli nedenlerle çeşitli kişilerden dinlediklerini, belleklerine aldıklarını belirtirler.

Söylenceler, çoğunlukla bilimselliği olmayan, söyleyeni belirsiz, ders çıkarılması gereken, yaşanmış ya da uydurulmuş anlatılardır. Aşağıdaki örnekte olduğu gibi akılcı olmayan, gerçeğe uymayan ancak düşündürücü olması anlamında değerlendirilmesi gerekenler de çoktur.

Yüzülen derisini sırtına alıp yollara düşer Seyit Nesimi. Gide gide bir köye, orada da bir çeşme başına varır. Çeşmedeki kadınlar Nesimi’yi görünce önce ürkerler. Sonra içlerinden yaşlı bir kadın; »Kimbilir ne büyük suç işlemişsin ki derini yüzmüşler,« deyince, Seyit Nesimi, »Suçum doğruyu söylemek,« diye cevaplar. Kadın »Doğruyu söyleyene kimse birşey yapmaz,« diye üsteler. Seyit Nesimi »Sen doğruyu söyleyene birşey yapmaz mısın?« diye sorar kadına. Kadın, »Kimse birşey yapmaz,« der. Seyit Nesimi, »Sen birgün gençliğinde samanlıkta...« diye başlayınca, kadın bir taş alır ve »Sana bunu soran oldu mu« deyip Seyit Nesimi’ye vurur. Seyit Nesimi »Bak sana da doğruyu söyledim taş vurdun,« der.

Ademin yaratılmasından, Hz. Muhammet’in miracına kadar dini konuların neredeyse tamamını söylencelerle zenginleştirmişiz. Örneğin, 5 vakit namazı Hz. Muhammet miraçtan getirmiş. Gökyüzünün her katında kendisinden önceki peygamberlere rastlar ve dönüşte sorarlar »Ümmetine ne götürüyorsun Hz. Muhammet de der ki, 50 vakit namaz« Musa Peygamber »Bu çok fazla. İnsanlar buna dayanamaz. Geri dönüp Allaha söyle, azaltsın« der. Bu gibi söylencelerle efsanelerle zenginleştirmişiz.

»Zaten bu dünya kitabının ilk ve son sayfaları eksik« diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz.

Söylenceler toplumların yaşam biçimini oluşturmakta da etkilidir. Geleneklere bağlılıktan dolayı geçerli olmaktadır.
 

Alevi-Bektaşi İnancında:

Söylenceler ilk defa kırklar cemi olarak anlatılır. Hz. Muhammet’in miraçtan dönüşte uğradığı mecliste yaptıkları ibadet biçimi olarak kabul edilir ve dört kapıdan ikincisi, tarikat kapısı olarak görülür.

Cebrail gelir, Hz. Muhammet’e »Allah seni yanına çağırdı,« der. Hz. Muhammet Cebrailden el tutar giderler. Yolda Hz. Muhammet’in önüne bir aslan çıkar. Hz. Muhammet korkar. Allah nida eder ki, »Aslan senden işaret istiyor, yüksüğünü ağzına ver.« Hz. Muhammet öyle yapar. Aslan çekilir. Hz. Muhammet varır Allahın huzuruna, öncelikle bu olayı sorar. »Ne heybetli aslanın var. Beni yaşlı gördü. Amcam oğlu Ali olsaydı ona karşı dururdu,« der. Allah, »O aslan da sana tabi olup, senin peygamberliğini kabul edenlerdendir« der. Hz. Muhammet eşiğini kıble olarak kabul ederek secdeye varır.

Allah ile doksan bin kelime konuşurlar, bunlar otuz bini tarikat otuz bini marifet otuz bini ise hakikat kapılarının kuralları olarak kabul edilir. Orada Allah Hz. Muhammet’e iki salkım üzüm verir »Bunları torunların Hasan ve Hüseyin’e hediye olarak götür.« der. Orada önüne bir dilenci çıkar. Hz. Muhammet dilencinin mendiline bir tek üzüm tanesi atar. Tevhid-i mümin insanlara hediye olarak getirir. Oradan gelip evine giderken bir kapıdan garip sesler duyar ama yürüyüp gider. Allahtan, geri dönüp o kapıya varması buyruğu gelir.

Hz. Muhammet varır, kapıyı çalar, içerden bir kadın seslenir: »Kimsin« der. »Ben Hz. Muhammet’im.« Ama kapıyı açmazlar, yürüyüp giderken gene Allahtan ses gelir: »O kapıya var.« Gene varır, kapıyı çalar. Yine aynı kadın aynı soruyu sorar. Hz. Muhammet; »Ben peygamberim« der. Kadın, »Git peygamberliğini ümmetine yap« der. Üçüncü defa Allah, »O kapıya varıp, sıradan bir kişi olduğunu söyle,« der. Hz. Muhammet varıp kapıyı çalar içerden yine bir kadın, »Kim o?« deyince, Hz. Muhammet »Ben fakir bir kulum, sıradan bir kişiyim,« der. Bunun üzerine açarlar kapıyı. Hz. Muhammet girip, onların kim olduğu sorar. »Biz Kırklarız« derler. Hz. Muhammet ama »Siz otuz dokuz kişisiniz, büyüğünüz kim küçüğünüz kim?« diye sorar. Kırklar, »Bizim küçüğümüz büyüğümüz aynıdır. Bizim birimiz kırk, kırkımız birimizdir.« Birimizin bir yerinden kan çıkarsa hepsinin aynı yerinden kan çıkar.« derler ve eklerler, »Birimiz, Selman arkadaşımız yiyecek getirmeye gitti.« Bir süre sonra »Hü« diyerek Selman gelir. Hz. Muhammet önüne bir üzüm tanesi koyarak, »Bunu bize paylaştır,« der. Hz. Muhammet şaşırır. Bir üzüm tanesi ama onlar kırk kişi. Yeşil bir el gelip, »Üzümü ez ve birisine içir. Böylelikle kırkı da içmiş olur.« der. Hz. Muhammet yanındakine içirir, hepsi mest olur. Aşka gelir, semaha kalkarlar. Hz. Muhammet de kalkar semaha. Hz. Muhammet’in başındaki sarığı yere düşer. Kırklar alır, yırtarak bellerine kuşanırlar. Kemerbest yaparlar. Sonra Hz. Muhammet’i gönderirler. İmam Ali gelir, »Miracın kutlu olsun ya Muhammet« der ve ağzından yüksüğü çıkararak Hz. Muhammet’e verir. Hz. Muhammet bakar miraca giderken aslanın ağzına verdiği yüksük. Hz. Muhammet İmam Ali’ye, »Evveli de sensin ahiri de sensin, saddaksın (gerçeksin) ya Ali« der.

Miraçlama denilen bu olayı şiir diliyle anlatan birçok aşık vardır ya da miraç olayının içinde geçen konuları bir çok aşık deyişlerinde işlemiştir.

Cemlerde zakirler bunu bağlama eşliğinde çalıp söyler. Olmazsa on iki hizmet eksik olmuş olur. Semaha çıktıkları yeri söylerlerken semahçılar meydana çıkıp semah yaparlar.

Kırkların 17 kişisinin kadın, 23 kişisinin erkek olduğu kabul edilir. Kadın erkek birarada ibadet yapılmasının kaynağı olarak gösterilir. Cem yapılmasının kaynağı, cemde üzüm şarabı içme kaynağı, semah yapma kaynağı, hizmetçilerin ya da görgü olacakların bellerine bağladıkları kemerbest kaynağı, tevhit söyleme kaynağı çıkarır. Hepsinin miraç olayından kaldığı kabul edilir.

Aslında Kırklar, İmam Alinin, Hz. Muhammet’in de bilgisi dahilinde kurduğu gizli bir örgüt olduğu da söylenir; herkesi değil, tam inanan mümin kişileri içlerine alan bir örgüt.
 

Hızır Söylencelerinden

Köyün birinde Kimilerinin divane, kimilerinin deli dediği bir kişiye, yaşlı bir kişiden »Dokunmayın. Dediğini Allaha yaptırır. Size zarar verebilir,« diye duyan genç kızlar, toplanır pınar başında. Divaneyi çevirirler, »Bize Hızır’ı göster, dilekte bulunacağız« diye zorlatınca, divane, »Yok. Siz deli misiniz? Ben ne bilirim?« filan derse de, kızlar zorlatınca, »Tamam sabah güneş doğarken pınarın başında olun. Gelir inşallah« der. Bütün kızlar sabah orada toplanır. Bir zaman sonra bir kıratlı gelir dolu dizgin. Bütün kızlar korkudan kaçışır, yüzlerini öte dönerler. Atlı gelir kızlara selam verir ama kimse korkudan bakmaz.

Beklerler öğle vaktine kadar, başka gelen giden yok. Gidip çevirirler divaneyi, kızarlar, »Hani gelmedi, niye bize gelir dedin,« Divane »Nasıl olur, kimse gelmedi mi?« Kızlar, »Bir kıratlı geldi. Hışım ile selam verdi. Bizi korkutup gitti.« Divane, »İşte o Hızır idi siz korktuysanız ben ne yapayım« der. Kızlar bu sefer, »Bu olmadı, biz bilemedik ne olur bir daha korkmayacağız, varıp dilek diler isteklerimizi isteyeceğiz, ne olur bir daha« diye yalvarırlar. Divane, »Yarın gene aynı vakitte gelir inşallah,« der. Ertesi gün gene beklemeye başlarlar. Biraz sonra, yaşlı bir adam görünür. Eski giysiler içinde, perişan bir durumda yaklaşır. Bu sefer kızlar tiksinirler. »Tu, bu nereden çıktı şimdi. Biz Hızır beklerken, bu çıktı diye tiksintiyle yüzlerini öteye dönerler. Yaşlı adam gelip selam verir. Asasına dayanarak gider. Kızlar gene epey beklerler ama başka gelen olmaz. Gider gene divaneye çatarlar, kızarlar. Divane, »Neden gelmedi hiç mi kimse gelmedi?« diye sorar. Kızlar, »Bir serseri geldi. Salya sümük birbirine karışmış. Selam verip gitti. Başka da gelen olmadı« derler. Divane, »O Hızır’dı. Ben ne yapayım başka der.« Kızlar gene olmadı diye yalvardılarsa da divane, »Yok daha olmaz« diyerek bir daha kabul etmez kızların isteklerini.

Bir Başka Hızır Söylencesi

Adamın birisi gelir bir arif kişiye »Hızır Hızır diyorsun çağırıyorum çağırıyorum hiç gelmiyor, nasıl gelecek bu?« der.

Arif kişi adama der ki; 40 tane tahta kaşık yap evine gelen her misafire yemek yedirirken birini ver ve onu sakla 40 kişi geldikten sonra 40 kaşığı da al bir ateş yak ve 40 kaşığı da ateşe at. Hızır’ın yemek yediği kaşıklar yanmaz. Der adam öyle yapar 40 tahta kaşık alır her gelen misafire sofrasında bir kaşık verir. Misafir gidince o kaşığı saklar. 40 tane olunca ateş yakar, atar kaşıkları. Bazı kaşıklar ateşten fırlayıp fırlayıp çıkar. Adam anlar ki o kaşıklarla Hızır yemek yemiş.

O yüzden, her gördüğünü Hızır bilmek gerek denir.