Gürani Doğan Web Sitesi


 Ana Sayfa

 Biyografi

 Kitaplar

 Zakirlik

 Söylenceler

 Linkler

 İletişim
 

 Kamışlı Köyü
 

 Tarih

 Kültür

 Şairler

 Ziyaretler

 Söyleşiler

 Soy Ağacı

 
Fotoğraflar
 
 

Halil-Veyis-İbrahim-Mustafa-Mehmet-Rıza-Rıza

 

Şairler ve Aşıklar

Kamışlı Köyünde şiir yazdıklarını bildiğim kişilerden aldığım örnekleri yazmak istiyorum, şiir yazan başka kişilerde var mı bilmiyorum ama muhakkak kendince yazan kişiler vardır.

Öğrenebildiğim kişiler: Nabi Şahindokuyucu, Süleyman Kamışlı, Haydar Şahindokuyucu, Satılmış Saklıca, Aşık Gündemi (Mustafa Kamışlı) Nesimi Şahindokuyucu, Veyis Çavuşun oğlu Nebi ve Haydar, Hocanın Müslüm’ün oğlu Süleyman söylediğim halde bugüne kadar bana kısaca yaşamlarını ve şiirlerini ulaştırmadılar. Ulaştıranlardan örnekler şunlardır:


Aşık Veli

Köyümüzde yetişmiş eski aşıklardan birisidir. Asıl adı Halil’dir. Köylü onu Fakının Halil olarak ya da Aşık Veli olarak bilirler. 1843 yılında doğmuştur. Yukarı mahalleden, yoksul bir yaşam sürmüş, bütün yaşamı çiftçilik yaparak köyümüzde geçmiştir. Deyişlerini yazacak kişi olmadığından elimize çok az sayıda deyişi ulaşmıştır.

Okumuşluğun yazmışlığın olmayışı ya da çok az kişinin olması, deyişlerinin bize ulaşmasını engellemiştir. Hemen hiç gurbete çıkmamış, Şekerhacılı Köyünden Aşık Tefail ve İbrahim adında 2 arkadaşla Kerbela’ya gitmek istemişler. Her nedense arkadaşları gitmiş, Aşık Veli gidememiş. Büyük bir ihtimalle yoksulluk yüzünden gidemediğini sanmaktayım. Gidemeyince aşağıdaki Kerbela’ya gitmek isimli deyişi söylemiş.

1913 yılında vefat etmiştir. Oğlu Hasan da cemlerde zakirlik yapar, deyiş, düvaz söylermiş. O da 1959 yılında vefat etmiştir.

Ankara’nın Sulakyurt’ta bulunan Tokuş Baba Tekkesini ustaz tanımış, ona bağlanmış, söylencelere göre Tokuş Babanın beyaz kurtları olup buna gerektiğinde gözükürler, yardım ederlermiş.

Aşık Veli’nin hayatı hakkında deyişlerinde olduğu gibi bilgimiz çok az. Tokuş Babanın kurtları ile ilgili söylencelerden öte bilgiye sahip değiliz. Söylencelerden birkaçı: Çukurlu, ve Kemallı köyleri tarafından bir kış günü köyüne gelirken bir kar, bir fırtına bastırmış. Körkü Köyüne yaklaştığı sıralarda yolunu yitirmiş. Tam bu sırada tanıdığı Tokuş Babanın kurtları çıkar önüne. Onları izleyerek Kamışlı’ya gelir.

Gene birgün koyunları otlatırken Tokuş’un Kurtları gelir sürüye girer. Bir koyun alırlar, ötekilere hiç dokunmadan giderler. Veli Abdal koyun sahibine bu olayı anlatır. »Koyununu Tokuş’un Kurtları yedi« der. Koyun sahibi inandığı için hiçbir şey demez. Köyümüzde şimdi nesli kalmamış olan Angıt Ali ismindeki kişi Veli Abdal’ın bacanağıdır. Köyün kuzeyindeki tepede beraber otururken Tokuşun Kurtlarını görürler. Angıt Ali tilki büyüklüğündeki beyaz kurtları görünce, »Tilkiye bakın, çevirin« falan diye bağırınca kurtlar kaybolur.

Yine köyden Mısto olarak bilinen Abbasın Mustafa Aşık Veli Abdal’a sert ve hırslı konuşur. Veli Abdal da Mısto’ya sert ve yan gözle bakar. Mısto eve gelince rahatsızlanır. Aşık Veli’den olduğunu anlar. »Veli Abdalı getirin bana ondan oldu« der. Aşık Veli gelir. Ağam Tokuş Baba yanımda idi. O bana sert konuşunca ben baktım Musto’ya ama o anlamadı Tokuş Baba elini salladı. Ona, onun elinin yelinden oldu. Ben »Sen bilirsin Tokuş Baba« dedim affetti, diyor.

Sungurlu’da bir adam eşeğini kaybetmiş. Veli Abdala rastlıyor, Eşeğini tarif edip, »Böyle bir eşek gördün mü?« diyor. Aşık Veli de gördüğünü ve gördüğü yeri söylüyor. Adam sen hırsızsın eşeğimi çaldın diye Veli Abdalı mahkemeye veriyor, Aşık Veli mahkemeye gidiyor. O adam orada düşüp ölüyor. Aşık Veli hakime kendisinin hırsız olmadığını ve bu adamın, ağası Sultan Tokuş’un tekmesiyle öldüğünü söylüyor. Hakim »Hadi git sen haklıymışsın« diye Veli Babayı gönderiyor.

Aşık Veli’nin sazı kendisi ölmeden birkaç dakika önce duvarda takılı iken kendiliğinden kırılıp parçalanır. Söylenir ki, »Sazını kendisinden önce gönderdi, ardından kendi gitti.«

Bir anısı da şöyledir: Oğlu Hasan’ı Esipkıran’dan (şimdiki adı Beylice) evlendirir. Gelin önü kesip ücret alma geleneği vardır. O köyden Musa Çavuş vardır. Köylü ona Deli Musa der. Gelin önünü kesmiş, istediği ücret ise çokmuş. Kimisi az iste, falan dediyse de direnmiş ve Halil Emmiye (Aşık Veli) bir şamar vurup kaçmış. Aradan yıllar geçmiş. Kamışlı Köyünde cem yapılmaktaymış. Esipkiran Köyünden 8-10 kişi, »Haydin Kamışlı’ya ceme« deyip yürürler. İçlerinde Deli Musa Çavuş da vardır. Cemde sakiler dem verirler. Birara Halil Emmi kendisine getirilen demi eline alır, varır Musa Çavuşun yanına. »Musa Çavuş yumuşak ellerin yüzüme pek sert değmişti ama gene de gel bir helalleşelim« der. Oradakiler pek bir şey anlamaz ama gene de görüşürler. Bu dargın değilim kızgın değilim demektir. Cemden sonra köylerine dönerken, arkadaşları, »Biz birşey anlamadık, ne demek istedi« derler. Deli Musa Çavuş anlatır, »Zamanında bizim köyden gelinini getirirken, urgan tuttuk benim istediğimi vermedi. Ben de buna bir şamar vurdum. Adam unutmamış. Orada yer yarık değildi ki yere geçseydim.« diyerek arkadaşlarına açıklar.

Şiirlerinden örnekler

Arzum Var
 
Medet mürvet On İki imam atası
Sultan Tokuş kurtlarında arzum var
Günahkar kuluyun sensin putası
Sultan Tokuş kurtlarında arzum var
 
Kurulmuş otağın devranı gördüm
Hakka doğru giden kervanı gördüm
Aslan Fatima’da imranı gördüm
Sultan Tokuş kurtlarında arzum var
 
Doldurup kadehi verince demi
Şükür nasib etti kırkların cemi
Yine sen sararsın yareme emi
Sultan Tokuş kurtlarında arzum var
 
Velim eder her dertlerin dermanı
Meğer sende imiş aşkın fermanı
Yine senden gelir yaremin emi
Sultan Tokuş kurtlarında arzum var
 
Ne Acep
 
Alçakta yücede yatan erenler
Sultan Tokuş nikab çekmiş ne acep
Kişinin kalbini sensin görenler
Sultan Tokuş nikab çekmiş ne acep
 
Leyla Leyla derken Mevlayı buldu
Zeliha’yı genç etti Yusuf’a verdi
Hel eta suresi şanında indi
Sultan Tokuş nikab çekmiş ne acep
 
Uğrun uğrun karşımızdan geçerdin
Çözüp düğmelerin göğsün açardın
Yüz bin kan eylesek ondan geçerdin
Sultan Tokuş nikab çekmiş ne acep
 
Uzattı ayağın buraya attı
Nice bunalanın carına yetti
Bu Veli Abdal’ın elinden tuttu
Sultan Tokuş nikab çekmiş ne acep

Veli mahlasını kullanan Kamışlı köyündeki Aşık Halil, Kağzım’ın babası Hasan ile Sarı Sülo musahiptir. Sarı Sülo Halil Emmi hakkında söylenenlere pek inanmaz, bunu da belirtir. Halil Emmi Sarı Sülo’ya ve Oğlu Hasan’a. »Birer tavuk alın Güneyin Başı Tekkesine gelin« der. Birer tavukla Güneyin Başına giderler Halil Emmi de oradadır. Tavukları keserler ve orada yerler, kemikleri orta yere yığan Halil Emmi »Güdük, güdük gelin« diye çağırır. 3 tane boz renkli kurt gelir. Halil Emminin işaretiyle tavukların kemiklerini yer ve Halil Emminin, »Hadi gidin« demesiyle giderler. Tabii Sari Sülo görür ve keramete inanır. Anlatan, Ali Şahindokuyucu.

Yasıdır
 
Arzum vardı Kerbela’ya gitmeye
Ağla gözler Hüseyin’in yasıdır
İnip eşiğine yüzler sürmeye
Ağla gözler Hüseyin’in yasıdır
 
Ne zor imiş Erzincan’ın yolları
Musul’un Bağdat’ın akar selleri
Yalın ayak tepelesem çölleri
Ağla gözler Hüseyin’in yasıdır
 
Bir gün olur yahşi yaman okunur
Kanlı gömlekleri gelir dökülür
Durmaz gönlüm şah Necef’e çekilir
Ağla gözler Hüseyin’in yasıdır
 
Yirmi dört bacıyı esir ettiler
Deveye bindirip Şam’a gittiler
Mümin olan yası matem tuttular
Ağla gözler Hüseyin’in yasıdır
 
Velim der ki Kerbela’ya varınca
İbrahim Mücep’a yüzler sürünce
Ol yeşil tepede dara durunca
Ağla gözler Hüseyin’in yasıdır

Necef: İmam Ali’nin türbesinin bulunduğu şehir.

Şam: Kerbela’da Hz. Hüseyin şehit olunca kadınları esir alıp götürdükleri, Yezit’in durduğu şehir.

Gördüm
 
Sağ yüzünde yeşil beni var idi
Sultan Şah İbrahim Veli’yi gördüm
Çok şükür pirimin darına durdum
Doldurmuş kadehi doluyu gördüm
 
Erdebil Isfahan Horasan Şahı
Seven kullarına çektirme ahı
Şükür cemalini gördüm vallahi
Bakınca gözüme İran’ı gördüm
 
Velim der Cihanın bedri mahı
Sıdk ile sevmişim gül yüzlü şahı
Seven kullarının sırrı penahı
Horasan mülkünün sultanı gördüm
 
Hoşgeldin
 
İşte geldim sevdiğimin illeri
İnci mercan dür döküyor dilleri
Gece gündüz gözetirim yolları
Dili bülbül ol hubanım hoşgeldin
 
Bir kaşları kara yaktı yandırdı
Aşkın şarabından verdi kandırdı
Bilmediğim noksan işim bildirdi
Dili bülbül ol hubanım hoşgeldin
 
Huri midir melek mi bilemem zatın
Yusuf-ı Kenan’a benzer kametin
Günahkar Veli’ye yet zahir batın
Dili bülbül ol hubanım hoşgeldin

Bu Veli Abdal’ı kaynak olarak bana veren Kamışlı Köyünden dayım Aşık Mehmet’in defterinde Veli Abdal mahlaslı başka deyişlerde var ama onların birçoğu Kamışlı Köyünden olan Veli Abdal’ın değil. Sivas yöresinde yetişmiş Hacı Bektaş Tekkesine bağlı bazı kasetlerde, bazı sanatçıların, bazı deyişlerini okuduğu Veli Abdal’a aittir. Onun kitaplarında o deyişler var. Halbuki Kamışlı Köyünde yetişen Veli Abdal, Aşık Mehmet’in defterinde de belirttiği gibi köyden pek fazla ayrılamamıştır ve köyünde vefat etmiştir. Öteki Aşık Veli ise dergaha hizmet eden gezgin bir aşıktı.


İsmail Şahindokuyucu

(Tahtacı) 1898-1978

Lehte lehte şehitlerin kanları
Arşa çıktı Ehl-i beytin ünleri
Doğup gelen yası matem günleri
Dertliyim derdime dermana geldim
 
Gece gündüz ah ediben ağlarım
Dertli sinem aþk oduna dağlarım
Hallerimi o sultana söylerim
Dertliyim derdime dermana geldim
 
Firkat ile bu siyyame girenler
İmamlar aşkına serin verenler
Mahrum m’olur o kapıya varanlar
Dertliyim derdime dermana geldim
 
Ne çok imiş Ehl-i beytin düşmanı
Etti hakareti oldu pişmanı
Eksik noksan o sultana düşmeli
Dertliyim derdime dermana geldim
 
İsmail günahın almış eline
Gece gündüz tespih etmiş diline
Muhammet Ali’nin gonca gülüne
Dertliyim derdime dermana geldim

Nebi Şahindokuyucu

Köyümüzde doğan, Veyis Çavuş olarak bilinen kişinin büyük oğludur. Yetişme çağında köyümüzde henüz okulolmadığından 15 yaşında komşu İncesu Köyünde okula gider. 3 yıl orada okuduktan sonra kendi köyümüze okul yapılır ve bir yıl da kendi köyümüzde okula gider.

Daha sonraki yıllarda Ankara’ya gider. Orada birçok işte çalıştıktan sonra inşaat ustası olur. Her türlü inşaat işini yapabilecek iyi bir ustadır. Köyümüzdeki cem evinin yapımında büyük emeği geçenlerden birisidir. Babasının aşık olmasından dolayı evlerinde bulunan aşıkların kitaplarını okuyarak onların şiirlerinden esinlenir ve 17-18 yaşlarından itibaren şiir yazmaya başlar. Defterin de 700’den fazla el yazısıyla yazılmış şiiri vardır. Umarım birgün yayımlanır, bizler de okuma, faydalanma fırsatı buluruz.

Dost
 
Senin değerin çok fazla
Sen bir insan oldukça dost
Doğruluğa paha yetmez
Sen bir insan oldukça dost
 
Dilden dile ismin gezer
İnsanı acı söz üzer
Doğruluk her şeyi çözer
Sen bir insan oldukça dost
Özün doğru olsun yeter
Aşk ateşi serde tüter
İnsan olan söze yatar
Sen bir insan oldukça dost
 
Sen Adem oğlusun hele
Emeğini verme yele
Düşkünü sen getir yola
Sen bir insan oldukça dost
 
Seni seven olur deli
Muhabbetin akar seli
Aşık Nebi her an dolu
Sen bir insan oldukça dost
 
Kitap
 
Bütün bilgileri senden öğrendim
Kitap seni yırtmak bana yakışmaz
Okuyarak günlerimi geçirdim
Kitap seni yırtmak bana yakışmaz
 
Kalem ile her şeyleri yazardım
Bazen olur bir şeylere kızardım
Üzerinde bulmacalar çözerdim
Kitap seni yırtmak bana yakışmaz
 
Bütün bilgileri üstünde tuttum
İlim irfan ile her şeyi yuttum
Bütün bilgileri ben senden tuttum
Kitap seni yırtmak bana yakışmaz
 
Cahilleri cehaletten kurtardın
İnsanları bilgi ile tartardın
Aşık Nebi sayfaları örterdin
Kitap seni yırtmak bana yakışmaz
 
Ağaç
 
Değerin çok ağaç senin
İnsanlara ne olmadın söyle sen
Meyve verdin hep meyveni yediler
İnsanlara ne olmadın söyle sen
 
Yol üstüne köprü oldun geçmeye
Pınar oldun sularını içmeye
Gemi oldun denizlerde kaçmaya
İnsanlara ne olmadın söyle sen
 
Kaşık yaptık yemek yedik bakarak
Odun ettik ateşlerde yakarak
Ağıl yaptık mal davarı sokarak
İnsanlara ne olmadın söyle sen
 
Tabut oldun cenazeler kodular
Tahta oldun üzerinde yudular
Kalem oldun ferman yazdı kadılar
İnsanlara ne olmadın söyle sen
 
Kitaba sığmayan işler başardın
Kesmeseydim senelerce yaşardın
Aşık Nebi ağaçları yeşertin
İnsanlara ne olmadın söyle sen

Nesimi Şahindokuyucu

Köyümüzün yetiştirdiği değerli ozanlardan birisidir. 1966 yılında Kamışlı’da doğmuştur. İlkokulu köyümüzde bitirdi. Sonra ailesiyle beraber Ankara’ya göçtü. Ortaokul ve liseyi Ankara’da tamamladı. Aşık Veysel, Aşık Hüseyin Çırakman, Aşık Mahzuni ve Şekip Şahadoğru’dan etkilendiğini söyler. Birçok gazete, dergi ve antolojide yaşamı ve eserleri yer almıştır.

1989 yılında eşi Durna ile evlendi. Coşkun ve Meryem adında çocukları var. Bir süre serbest çalıştı daha sonra bir kamu kuruluşunda işe başladı orada çalışmaktadır.

Halk Ozanları kültür vakfının üyesidir, ama bir çok derneğinde üyesidir. Hemen her konuda şiirleri vardır. Güzel bağlama çalar. Bu vesileyle birçok yeri gezip insanlara eserleriyle bilgi verme fırsatı bulmaktadır. Şiirlerinde Dokuyucu mahlasını kullanır.

Uzak Dur Kardaş
 
Sağlıklı yaşamak istersen eğer
Sigara alkolden uzak dur kardaş
İkisi de insanlığın düşmanı
Sigara alkolden uzak dur kardaş
 
Kimisi genç yaşta alışır ona
Bilerek eziyet edersin cana
Geç aynanın karşısına baksana
Sigara alkolden uzak dur kardaş
 
Nefesin kesilir yokuş çıkaman
İraden olmazsa onu yıkaman
Kimselerin yüzüne de bakaman
Sigara alkolden uzak dur kardaş
 
Dertlerin bir çoğu onlardan gelir
Hışmına uğrayan elbette bilir
Çokları bu yüzden genç yaşta ölür
Sigara alkolden uzak dur kardaş
 
Öğütler verse de boş ana baba
Bırakmaya göstermezler hiç çaba
Sözlerim sizlere gelmesin kaba
Sigara alkolden uzak dur kardaş
 
Dokuyucu kurtul sen bu illetten
Bilmem ne anlarsın sen bu zilletten
Budur benim tek dileğim milletten
Sigara alkolden uzak dur kardaş
 
Kamışlı
 
Yaz bahar ayları geldiği zaman
Burcu burcu kokar gülün Kamışlı
Bağrımda hasretin yeli esiyor
Ne güzel konuşur dilin Kamışlı
 
Doyulmazdı seyrin Güney başından
Ayrı kaldım toprağından taşından
İçer miyim birgün toyga aşından
Yormazdı da tozlu yolun Kamışlı
 
Çıksaydım ağ kayanın düzüne
Hasret kalanların tüter gözüne
Gitmez olmuş evlat büyük sözüne
Düşündürdü beni halın Kamışlı
 
Kızıl tepe eteğine yaslanmış
Yağmur Yağmış bacaları ıslanmış
Ağıtlarla destanlarla süslenmiş
Salkım saçak olmuş dalın Kamışlı
 
Senelerce aktın sen acı oluk
Hem serinlik verdin hemi de soluk
Kalmamış sendeki bereket bolluk
Erenlere gider salın Kamışlı
 
Çobanları yanık çalar kavalı
Yemyeşil kırları temiz havalı
Bilemez bunları cahil zavallı
Emeğin terini alın Kamışlı
 
Bir zamanlar mihman etmiş Veysel’i
Dostluktan geçermiş sevginin seli
Savurup duruyor aşkıyın yeli
Dertlinin halından bilin Kamışlı
 
Geçit verir Körkü köyü halkına
Güzelliğin kimse varmaz farkına
Düşmeyenler var mı felek çarkına
İnsanlığa rehber olun Kamışlı
 
Bir gün gibi geçti gençlik çağları
Sanki viran olmuş bahçe bağları
Akarsu ovası sıra dağları
Ilgıt ılgıt eser yelin Kamışlı
 
Küsülüler bayramlarda barışır
Sevgi ile bir birine karışır
Çağa uyar ilim ile yarışır
Irmaklara akar selin Kamışlı
 
Birer birer şehirlere göç etmiş
Yokluk önlerinde sanki bir setmiş
Ayrılığı yüreğinde hissetmiş
Derdin nihan bilmez elin Kamışlı
 
Dokuyucu hasretinle yanardı
Soğuk sularından içer kanardı
Yaralı gönlüne derman umardı
Vilayetin Çorum ilin Kamışlı

Mustafa Kamışlı

(Aşık Gündemi)

Köyümüzün yetiştirdiği değerlerden birisi de Aşık Gündemi’dir. Mıston Uşakları diye bildiğimiz Sato ve Elif’ten 1958 yılında Kamışlı’da dünyaya gelmiştir. Asıl adı Mustafa’dır. Küçük yaşta iken ailesiyle beraber Ankara’ya taşınmışlardır. Gündemi İlkokula Ankara’da başlar. Ortaokul ve liseyi bitirir. Şimdi halen Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde memur olarak çalışmaktadır. 1984 yılında Zemzem hanımla evlenir. 2 oğlu vardır. Küçük yaştan itibaren saza söze hevesi vardır. Bazen konser etkinliklerinde, bazen düğün çalarken rastlamak mümkün. Üretici bir kişiliği var. Kamışlı Köyü derneğinde bir süre başkanlık görevi yürütmüştür. Eserlerinde mahlas olarak Gündemi adını kullanır.

Ey Dostlar
 
Aramız sokmayalım bozgunu
Bir olalım iri olalım ey dostlar
Bu dünya kimlere kaldı ki bakın
Bir olalım diri olalım ey dostlar
 
Ne Alevi Sünni ne Kürt ne Çerkes
Bu yurt hepimizin kardeştir herkes
Bu meydanda kucaklaşalım bir kez
Bir olalım pir olalım ey dostlar
 
Dilimiz dinimiz bayrağımız bir
Şehrimiz köyümüz toprağımız bir
Ta ademden beri kan bağımız bir
Bir olalım gür olalım ey dostlar
 
Şöyle bir dönelim kimliğimize
Kim emanet etti bu yurdu bize
Cephede savaştık omuz omuza
Bir olalım hür olalım ey dostlar
 
Gündemi’yim gönül bağım açılsın
Karanlıklar kalksın ışık saçılsın
Namuslu insana kıymet biçilsin
Bir olalım kor olalım ey dostlar
 
Dünya
 
Talan eylediler güzel yurdumu
Sitemlerim sana bundandır dünya
Düşünen yok benim sefil halkımı
Sitemlerim sana bundandır dünya
 
Kargalar karadır olamaz beyaz
Avcıyı görünce dalda duramaz
Elin belin doğrumudur hey yobaz
Sitemlerim sana bundandır dünya
 
Önder ol insanlık arkandan gelsin
Aydın gönüllere sevgiler dolsun
Gündemi barışın öncüsü olsun
Sitemlerim sana bundandır dünya
 
Kim Gülecek
 
Dünya fani ölüm gerçek
Kim gülecek kim ölecek
Sıra sana da gelecek
Kim bilecek kim gülecek
 
Yunus Emre Hacı Bektaş
Türkü Kürdü Çerkes Dadaş
Hepsi birdir hepsi kardaş
Kim gülecek kim ölecek
 
Ozanlarım yazarlarım
Sivas’ta yandı canlarım
Gözü dönmüş katillerin
Kim ölecek kim gülecek
 
Gündemi’nin yandı canı
Kanıma karışır kanı
Nerede Pir Sultan hanı
Kim ölecek, kim gülecek

 

Haydar Şahindokuyucu

5 Mart 1952 tarihinde köyümüzde doğmuştur. Veyis Çavuşun oğludur. Annesinin adı Elif’tir. Babası Veyis Çavuşun cemlerde zakirlik yapmasından kaynaklanan bir şansı vardı. Evlerinde Yunus Emre’nin, Karacoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın, Aşık Veysel’in deyiş kitapları vardı. O yüzden şiire, bağlamaya hevesi ilkokul yıllarında başlamıştır. Okuduğu deyiş, düvaz kitaplarından esinlenerek şiirler yazmaya başlamıştır. »İnsanlığa Yap Sen Hizmet Bilmezlerse Bilmesinler« adında bir şiir kitabı yayınlandı. Halen Ankara’da yaşamını sürdürüyor. Yeni şiirlerini bir kitapta toplayıp yayınlama çalışmaları içindedir. Aynı zamanda Ankara’daki Ozanlar Vakfının da üyesidir. Gelecekte daha güzel şiirlerini kendi kitaplarından okumayı ümit ederek 2 şiirini buraya alıyorum.

 

Pişir sözlerini
 
Güzellikler çok hoş kokladım gülden
Pişir sözlerini çıkmadan dilden
Bak aşık ne diyor sazıyla telden
Pişir sözlerini çıkmadan dilden
 
Açık olsun bahtın dönme geriye
Melhem çalma bilmediğin yaraya
Ne servete güven nede paraya
Pişir sözlerini çıkmadan dilden
 
Ağzından çıkmadan yap sen freni
Gördün mü sen seni beni vereni
Kim okudu emir ile Kuranı
Pişir sözlerini çıkmadan dilden
 
Sülalende var mı saz çalan yazar
Gözlerden uzak ol değmesin nazar
Sevilen insanlar kalplerde gezer
Pişir sözlerini çıkmadan dilden
 
Şahindokuyucu ah çeken cana
Kimler şöhret oldu kavuştu şana
Elini kim verdi söyle sen bana
Pişir sözlerini çıkmadan dilden
 
Yargıla
 
Görmeden sen geleceği algıla
Sen kendi kendini kardeş yargıla
Gel seninle dolaşalım kol kola
Sen kendi kendini kardeş yargıla
 
İnsan için icat olan paralar
Açılmasın bozulmasın aralar
Kişi hatasını görmez karalar
Sen kendi kendini kardeş yargıla
 
Yaratılmış cana versene neşe
Açık tut kalbini çiçekle döşe
Geçirdim ömrümü üzüldüm boşa
Sen kendi kendini kardeş yargıla
 
Zaman akıp gider durursa batar
İnsanın gönlünde gizli sır yatar
Bu nasıl varlıkmış yavrusun yutar
Sen kendi kendini kardeş yargıla
 
Dokuyucu’yum sözlerim ders ola
Gönül yapmak için ben çıktım yola
İnsanlar tapıyor servete pula
Sen kendi kendini kardeş yargıla

Satılmış Saklıca

Kamışlı köyünde 1961 yılında doğmuştur. Cullun Bektaş diye bilinen zatın oğludur. Küçük yaştan itibaren duygusal bir yapıya sahip olduğu için, şiir yazmaya ilgi duyar.

Okul ve iş hayatını beraber yürüterek büyür. Kendisini toplumsal ilişkiler içerisinde bulur. Hayatın acımasızlığını, zaman zaman çok yakınında hisseder. Birkaç kez ölümün eşiğinden döner. Herkesin öldü, ölecek diye beklediği bir anda sağlığına kavuşur. O günlerde yazdığı »Tükeniş« adlı olanı ve başka şiirleri aşağıya aktarıldı. Mücadeleci yanı olduğu için hayata yeniden sarılır ve başarır. Hayat, başlı başına bir mücadeledir, diyerek halen Ankara’da Büyükşehir Belediyesinde görevine devam etmektedir.

 

Tükeniş
 
Açık pencereden toprak yorganları görüyorum
Beyaz bir gül açmış sevinçle ölüm arasında
Hep bir ağızdan söylenmiş bir türkü gibi hoş geldin
Taşınacak bir ağaç tabut hüzün ve suskunluk arasında
 
Ey üzerimde uçuşan kara donlu kara bulutlar
Yenik düştüm, pes ediyorum artık siz kazandınız
Elveda demek zamanı geldi sevdiklerime ve üzenlere
Koyun beni ağaç tabuta, yorganla toprak arasına
 
Artık sensin benim sevdiğim, anam, babam her şeyim
Dünya sanıldığı gibi küçük değilmiş anlıyorum
Sonunda beş metre kefen, bir tabut ve başın değer toprağa
Yumuyorum gözlerimi bir karanlık ve çığlık arasına

 

Bu Akşam
 
 
Herkes şarkısını içinden söylesin
Bu akşam...
Tütsülü loş ışıklar rengarenk çehreler
Kulüp Miat’te kahkaha;
Lozan’da hıçkırık
Gözyaşı İskoç şarabıyla damlasın
Bu akşam...
Ben;
Gırışmak;
Kendi dünyamı istiyorum ötelerden
 
Perde perde hayalin
Avuttuğu maziden....
 
Disko nöbetlerinden
Herkes şarkısını içinden söylesin
Bu akşam...
Bana verin dünyamı şarkılar sizin olsun
Günah çıkarsın Santa Maria
Yer altından geçen çığlığa inat
Eyfel’de karnaval
Ren’de akan gözyaşı
Sana sen çok uzak
Sana sen yabancı
Sen Dicle’ye, Fırat’a, Sakarya’ya
Bak.
Montblanc doruk değil
Sen Palandöken, Erciyes’te yankılanan
Mesaja bak...
Bana verin dünyamı şarkılar sizin olsun
Herkes şarkısın içinden söylesin
Bu akşam...
Bestesi hıçkırıktan olsun
Herkes gönlünce ağlasın

Süleyman Kamışlı

(Kul Süleyman)

Köyümüzden Hocanın Müslüm’ün oğludur.

1959 yılında köyümüzde doğdu. İlk, orta ve lise okullarını Çorum’da okudu. Neredeyse her türlü sosyal faaliyetlerin içinde bulundu. Öyle de devam ediyor.

Hayatı önemseyerek, iyiden, güzelden ve doğrudan yana, inançlı, kararlı, dirençli onurlu yaşamını halen Çorum’da sürdürüyor. İnsanlara »İnsanlıktan başka doğru yol yok. Onun için savaşsız, katıksız ve çıkarsız olarak ve bu dünyalı olarak birbirimize sahip çıkalım« diye sesleniyor.

Şiirlerinde Kul Süleyman mahlasını kullanıyor.

 

İnsana Dair
 
İkrarın peşinden koştum da gittim
Doğru yoldan ayrılmam ki
Ariflerle doldum taştım
Cahillerle olamam ki
 
Hak nasip etsin dostuma
Doğruluğu iyiliği güzelliği
Gönül almak yüceliktir
Biz gönüller kıramak ki
 
Pamuk eldiven içinde
Demir yumruk olamam ki
Özüm belli sözüm belli
İki yüzlü olamam ki
 
Ben bir ozan Kul Süleyman
Hem yazar hem söylerim
Gümüşten bir yüreğim var
Daha altın olamam ki
 
Anam
 
Ben kendimi hiç bilmez iken
Bağrına beni bastın anam
Sevgi nedir gülmek nedir
Onu da sende tattım Anam
 
Apak sütünle emzirdin beni
Bulgur pilavıyla Beslenen anam
Bir yanım incinse yüreğin sızlardı
Kadınlığın övgüsü yiğit anam
 
Yemedin hep yedirdin
Açlık nedir göstermedin
Yüreğimi sevdanla ördün
Sana da sevdalıyım anam
 
Büyütüp besledin olur mu boşver
Kadir kıymetini bilmeyen nankör
Bütün analar insanlığa örnektir
Kul Süleyman sana kurbandır anam

Gürani Doğan

Ben de köyümüzün gelenekleri ve kültür birikimleri üzerine kendi yorumlarımı yerleştirerek şiir yazmaya ve bağlama çalmaya yöneldim. Kendime ilişkin ayrıntılı bilgi vermek yerine şiirlerimden bazı örnekleri aktarmayı uygun buldum. Ancak aşıklık geleneğini ve bağlama çalmayı öğrenmemdeki en önemli katkıların dayım Aşık Mehmet Kamışlı ve Aşık Yarebülbül tarafından sağlandığını belirtmem gerek.

Geride kaldı
 
Avrupalı olduk köyü unuttuk
Dara düştüğümüz geride kaldı
Tarlada bahçede sarı sıcakta
Ayran içtiğimiz geride kaldı
 
Nerde hani kara yapı haneler
Geçti o günlerde o zor seneler
Kup kuru tarlada cılız sebzeler
Sebze seçtiğimiz geride kaldı
 
Gölge yapar idik kuru dallardan
Yaşamayan bilmez böyle hallardan
Diz boyu karlardan çamur yollardan
Gelip geçtiğimiz geride kaldı
 
Gün boyu tarlada bedeni yorup
Feleğe kahredip çıkar yol sorup
Hocaya Dedeye dermana varıp
Dertler deştiğimiz geride kaldı
 
Mevla neler eder bak neler etti
Nice perişanlık günümüz bitti
Hayali anısı silindi gitti
Köyden göçtüğümüz geride kaldı
 
Gürani der sanki uyandık düşten
Ayrıldık dostlardan kardeşten eşten
Irgatlıkta işte sıcak güneşten
Yanıp piştiğimiz geride kaldı

 

Mehmet-İbrahim-Veyis ● Cemden Deyişler